23 Temmuz 2015 Perşembe

Ova Bükü'nde Bir Gün

Ovabükü'nde çok tatlı bir pansiyonun restoranındayız. Duyduğumuza göre buranın pidesi çok güzel. Bunu babamdan duyduğuma göre inanmamak zor zaten:) "Molto bueno" sesleri gelirken kulağıma bir masadan, bu küçük pansiyonun oyun parkına gittik Mete'yle. Sarı uzun saçları olan 10 yaşlarında çok tatlı bir kız, kardeşine Italyanca birşeyler anlatırken oradan sarı bluzlu bir kız: "Senin adın ne" diye sordu uzun sarı saçlı tatlı kıza.
"Adriana" dedi kız. Türkçe biliyor olması hoşuma gitti.
"Kardeşinin adı ne" diye sordu sarı bluzlu esmer kız . O da:
"Davide" dedi.
"Sizin isimlerinizin türkçesi ne" diye sordu sarı bluzlu esmer kız .
"Italyanca olduğu için türkçesi yok" dedi. "Benim yengem de japon" dedi sonra esmer kız.
Orada dayanamadım ve "hadi canım" dedim kıza, inanmıyorum.
"Evet öyle, adı da Sio" dedi (yanlis anlamış olabilirim:)).
Sanırım ortamdaki en normal çocuk ismi Çınar'dı:) Ova bükünde kuş sesleri ve ağustos böcekleri vızıltısı kulaklarımda yankılanırken, asma yapraklarından yapılmış bir çardağın altında rahat ama yüzü solmuş eski bir koltuğun üstünde yazıyorum bu satırları. Oğlum mutlu mesut yeni arkadaşlarıyla parkta oynuyor. Bense bakalım bundan sonra Istanbul'da bizi neler bekliyor diye düşünmeden edemiyorum nedense...
Onların yüzündeki ışığa ve mutluluğa bakarken, yüksek binaların arasına sıkışmış her yeri plastik oyun parkında, haftasonu göçmen bakıcısıyla oynayan, hırçın, mutsuz çocuklar aklıma geliyor birden... Annesi babası kimbilir hangi işin peşinde koşmakta...

O yırtık hamakta uyumak lazım belki de...