Çok çocukça bir histi dün yaşadıklarım. Çocukça derken,
negatif anlamda değil, “bu yaptığın iş çok çocukça olmuş” derken gibi değil
yani. Tam tersine, çocukken, Ankara’dan İstanbul’u ailecek gezmeye geldiğimiz
günlerdeki gibi hissettiğim saf duygular: “Bu İstanbul ne kadar değişik bir
şehir baba”.
Ankara hepimizin bildiği gibi memur kentidir, öyle marjinal
insana pek rastlamazsınız – rastlayamazdınız. O yüzden her İstanbul’a gelişimde, gezdiğimiz
turistik yerlerde, Türkiye’nin ve tabii dünyanın çeşitli yerlerinden gelmiş
çeşit çeşit insanları gördüğümde çok heyecanlanırdım. “Dünya şehri olmak, böyle
bir şey herhalde” derdim kendi kendime.
Özellikle tarihi yarım adayı gezerken siyah
çarşaflısından (“baba bunlar niye siyah çarşaf giyiyor, Arap mı bunlar”)
Avrupa’dan mini şortuyla gelmiş sarışın kızlarına derken, bambaşka bir dünyada
hissederdim kendimi.
Dün Sarıyer’de, İstanbul’la ilk tanışmamdan sanırım yirmi
yıl sonra, aynı saf duyguları yaşadım. Sarıyer sanki İstanbul’un son yirmi
yılındaki hızla değişiminden kendini soyutlamış, yirmi yıl öncesi güzelliğiyle
karşıladı beni. Sahilde balık tutan insanlar, şezlonglarını kıyıya çekmiş
güneşlenen, kitap okuyan her yaştan ve cinsten (bu zamanlarda bu tarz halka
açık mekanlarda kadın görmek zor olduğu için özellikle belirtmek istedim)
insanlar, boğazda yüzenler (delikanlısından tut, simit ve kollukla boğazın
akıntısına karşı başarıyla yüzen çocuklar), “mangal yapılmaz” tabelasının tam
arkasında mangalını kuranlar, biraları ve rakılarıyla günbatımına doğru
kafalarını çekenler, ailecek çekirdek çitleyenler, “giden geminin ardından
bakarız” temalı düğün fotoğrafı çektirenler, tuvaleti geldiği için ağacın
dibine doğru fıskiye misali işini gören çocuklar, çingeneler, dar ve orta gelirliler,
pahalı restoranlardaki ünlü simalar…
Dün Sarıyer’de ben yine 10 yaşındaydım, İstanbul’un
karmaşası ve kozmopolitliğindeki saflığı gördüm ve yine o çocukça duygularımla
heyecanlandım. Değişen tek şey sanki sadece boğazın Karadeniz’e açıldığı
kısımdaki o muazzam görüntüyü bozan 3. Köprü inşaatıydı…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder