7 Kasım 2016 Pazartesi

İstanbul Maratonu Yine Bağış Maratonuna Dönüşüyor

KAÇUV için koşuyoruz!!


13 Kasım 2016 Pazar günü İstanbul Maraton'unda biz kanserli çocuklara umut olmak için koşacağız. Bu seneki yardımseverlik koşumuz ve bağışlarımız KAÇUV'a gidecek, yani KAnserli Çocuklara Umut Vakfı.


KAÇUV ne yapıyor?


Kanser tedavisi sürecinde olan ve İstanbul'a Türkiye'nin değişik yerlerinden tedavi amaçlı gelip kalacak yeri olmayan, durumu elvermeyen ailelere konaklama imkanı ve sosyal ortam sağlıyor.


Bizim amacımız da bu sene, bu vakıfa destek olmak.


Yaptığımız tek şey, etrafımızdaki insanlara ulaşıp, onları bu vakfın varlığından haberdar etmek, vakfın ne işe yaradığını anlatmak ve yardıma muhtaç kanserli çocuklarımız için bağış toplamak.


Yerinizden bile kalkmadan, sadece aşağıdaki linke tıklayarak sizler de bu çocuklara umut olabilirsiniz.


Tek istediğimiz biraz sağduyu, hepsi bu...


Bağış linki
KAÇUV internet sitesi: http://www.kacuv.org/

Bağış toplayan diğer arkadaşlarımız ve koşu grubumuz:




22 Şubat 2016 Pazartesi

UYANIŞ - Yoga ve Sağlıklı Yaşam



Güne mükemmel bir başlayış: Yoga


Uzun zamandır kaslarımın farkında değilmişim, bu şekilde hareketsiz nasıl yaşıyor muşum?


İlk sinyaller uzun zamandır çektiğim sırt ve boyun ağrılarından geldi.

Sonrasında malum tutulup kalmalar, 2 gün işe gitmeyerek evde boyunluklu istirahat ve akabinde elektrik akımlarının sırttaki bazı noktalara verilerek yapılan fizik terapiler....

Bu kadar mı sanayileştik, bu kadar mı kendimizden, benliğimizden, doğallığımızdan, gerçekliğimizden uzaklaştık? Kaslarımız güçsüz olduğu için, onların güçlenip çalışması için dışarıdan elektrik akımlarına mahkûm olmak?

Bir şeylerin kesinlikle yanlış olduğunun farkındayım.


Bir şeyler değişmeli.


Derken, bu sanayileşmiş, robotikleşmiş toplumda robot misali yaşayan bizlerin nasıl özüne inebileceğini düşünmeye başladım, yani doğallık ve kendi bedenini hissederek özgürce yaşamak nasıl mümkün olabilir ve bunu günlük masa başı çalıştığımız robotik hayatlarımıza nasıl katabiliriz?


Yıllar önce, ODTÜ'de okuduğum dönemlerde çok sevdiğim 2 arkadaşım (akıllarına yüreklerine sağlık, çok seviyorum onları) ve canım kardeşimle (inanılmaz bir yaratıcılık, hümanistlik, hayat dolu, kıpır kıpır bıcır bıcır bir insan) beraber gitmiştik Özbek ya da Tatar ama kesinlikle kökeninde Rusça olan ancak Türkçeyi de çok sevimli konuşan minyon ufak tefek, vücudunda gram yağ olmayan, yani vücudu sadece esnek ve güçlü kaslardan oluşan o tatlı kızın YOGA dersine. "Popo sık" derdi kendi tatlı aksanıyla, yani bütün hareketleri yaparken poponuzu sıkın ki kaslarınız güçlensin anlamında, hiç unutamıyorum bu kelimeleri söylediği aksanını:)


Üniversite 3. sınıfta olabilirim, kardeşim de 1. sınıftaydı sanırım. O zamanlar yoganın sadece meditasyon demek olduğunu zanneden bizler için günlerce sızlayan karın bacak kaslarıyla yepyeni bir yolculuğa çıktığımızın farkında bile değildik. Yoga hocamız, matta yere yatmış, ellerimizi yukarı aşağı doğru yavaş yavaşa açıp kapayıp bir yandan da yavaş yavaş nefes alıp nefes verirken (nefesi vermek, nefes almanın yaklaşık 2 katı sürede olacak) ağaçlardan bahsederdi. Yemyeşil kırlarda olduğumuzu, rüzgarda salınan ağaç dallarının sesini duymamızı, gözlerimiz kapalı onları hissetmemizi isterdi. O zamanlar bana anlamsız gelen, (ne de olsa analitik kafa yapısı olan mühendislerdik, ağaç dallarının seslerini dinlemeye ne zamanımız vardı, ne de buna ihtiyacımız) ama aslında stresi azaltmaya ve nefesimizi düzenleyip rahatlamamızı sağlayan bu yöntemleri arar olduğumuzu fark ettim, ilk yoga yapışımdan on yıllar sonra.


Böyle başladı işte benim yoga maceram, tekrardan, rahatlamak, omzuma binen yükleri azaltmak, ruhani dünyaya adım atmak, vücudumu dinlemek, onu eğitmek, bize verilenlere, elimizdeki şükretmek ve her şeyi güzelleştirmek.


İnternette çok güzel bir video buldum, çok içten, çok rahat, açıklayıcı ve öğretici, 30 günde Yoga (30 Days of Yoga). 30 gün boyunca her gün yoga yaparak, ilk günlerde yavaş yavaş, kendini ve sınırlarını keşfederek, kendini çok zorlamadan, sonraki günlerde artık o çok bilinen yoga hareketlerini bir profesyonel gibi yapacak seviyeye ulaşarak her gün kendini geliştirerek. Güneşe selam, kedi, inek, köpek, savaşçı hareketlerini ilk 3 derste yapmış oluyorsunuz bile. Güne bu şekilde hem egzersizlerini yapmış hem de dingin bir şekilde başlamak gibisi yok.


30 günlük yoga serisi için aşağıdaki youtube linkine tıklayabilirsiniz.










Bu cumartesi çok güzel bir gündü.


Yarım saatlik nefis bir yoga seansı sonrasında hazırlamış olduğum enfes kahvaltı: Bir parça esmer ekmek üzerine sürülmüş avokado üzerine poşe yumurta, ceviz parçaları eşliğinde.


 


https://4.bp.blogspot.com/-uhgsEPsyJAk/Vsq3scoWlFI/AAAAAAAAGvQ/w62mY0FySds/s320/Capture.JPG
Poşe Yumurta - Avokado, ceviz, chia tohumu, çörek otu ile birlikte @healthy_zeep